Kadın Dayanışma Komiteleri Kararlarını Açıkladı

tarafından
59
Kadın Dayanışma Komiteleri Kararlarını Açıkladı

Türkiye Komünist Partisi'nin çağrısıyla bir araya gelen Kadın Dayanışma Komiteleri bir süre önce eşit ve özgür bir ülke kurma yolundaki kararlarını açıklamıştı.

 

İktidarın kadınlara yönelik son saldırısı İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış kararının üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Dün İzmir Bayraklı Semt Evi'nde bir araya gelen Bayraklı Kadın Dayanışma Komitesi adına konuşan Serap Emir, bir ay önce alınan bu kararın kadınları yıldıramayacağını vurgulayarak şunları söyledi:

 

"Bundan tam bir ay önce, kadın düşmanı AKP iktidarı bizi şiddete karşı en temel güvencemizden mahrum etmek istedi. Bir geceyarısı kararıyla oldubittiye getirip İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı. Sandılar ki, böylelikle kadınları yıldırabilecekler, sandılar ki bizleri böylelikle yeni Türkiye'lerine razı edebilecekler. Oysa çok yanıldılar. Kadınlar geceyarısı kararlarına da, AKP Türkiyesi’ne de sığmayacaklarını ülkenin dört bir yanında sokağa çıkarak bir kez daha gösterdi. Kadın Dayanışma Komiteleri olarak bizler de sokaklarda, meydanlardaydık. Hemen ardından İstanbul Sözleşmesi’nden korkanların karşısına, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi anlatan kararlarımızla çıktık. Tam bir ay boyunca Türkiye’nin dört bir yanında toplumcu bir anayasa tartışır gibi bu kararları tartıştık, geliştirdik, olgunlaştırdık. 

 

Onların gece yarısı kararları varsa, Kadın Dayanışma Komitelerinin de eşitlik ve özgürlük için kararları var! 

 

İşte kararlarımızı açıklıyoruz: 

 

  • (Önce laiklik! Çünkü…) Gericiliğin kadınları nasıl yok saydığını AKP bize çok iyi öğretti. Yaşam hakkımızı bile elimizden alan gericiliğe karşı Kadın Dayanışma Komiteleri diyor ki, dinin toplumsal yaşamdaki belirleyiciliğini güçlendiren ne varsa ortadan kaldırılmalıdır! Tarikat ve cemaatler, imam hatipler kapatılmalı, toplumda gericiliği besleyen aşiretlerin etkisi yok edilmelidir! 
     

  • Şiddet…Bu düzende şiddete uğrayan biziz, ölmemek için kimliğini gizleyen, saklanarak yaşayan yine biziz. Biz diyoruz ki, şiddet görenler değil, şiddeti uygulayanlar saklansın, onlar utansın, onlar yaşamdan tecrit edilsin. Biz kadınların sığınmaya değil, dayanışmaya ve şiddetsiz bir hayatı kurarken tüm toplumun desteğine ihtiyacımız var.  
     

  • Adalet…Bu düzen kadınların ardından bile adaleti getiremiyor. Yaşarken öldürülüyoruz, mahkemelerden çıkan haksız tahrik, iyi hal indirimleriyle, ödül gibi cezalarla bir kez daha öldürülüyoruz. Artık yeter! KDK diyor ki, kadın katillerini değil, öldürülen kadınları yargılamak suç sayılmalı ve  kadın düşmanı hakimler, siyasetçiler, gazeteciler nefret suçu kapsamında tek tek yargılanmalıdır!
     

  • İşyerleri…Bizler toplumda şiddete ne kadar çok maruz kalırsak, işyerlerinde de o kadar kolay eziliyoruz. Yıllarca bir iş sahibi olabilmek için okuyoruz, eğitim alıyoruz ama ne kadar okusak da, işyerlerinde aynı işi yapan erkeklerle aynı ücreti alamıyoruz. Yetmiyor, patronların tacizine, şiddetine, mobbingine maruz kalıyoruz. Sigortasız çalıştırılan, ekonomik kriz bahanesiyle ilk önce işten çıkarılan biz oluyoruz. Kadın Dayanışma Komiteleri diyor ki, aynı işi yapan herkes aynı ücreti almalı, işyerlerinde ayrımcılık suç sayılmalı ve dahası, herkesin çalışma hakkı olmalı. İşsizlik yasaklanmalı! 
     

  • Sürekli bize işaret edilen evler, aile, çocuk bakımı…Patron düzeni işine gelince kadın emeğini ucuza piyasaya sürüyor, gelmeyince kadının yeri evi diyor! Kadının temel görevi çocuğun bakımı, ev ekonomisi, ailenin bekâsı diyor. Çocuklarımızın, geleceğimizin, yeni nesillerin eğitim, sağlık ve bakım sorumluluğu kadında ise devlet ne yapacak? Kaynakları çocuklarımız ve emekçi halk için değil, patronlara teşvik için kullanmaya devam mı edecek? Bizim her ay özel kreşlere verecek binlerce liramız yok. O yüzden biz diyoruz ki devlet her mahallede, her işyerinde bir an önce ücretsiz kreşler açmalı. Lafta değer verdikleri aileyi destekleyeceklerse böyle desteklemeli, kadınların çalışmasına, toplumsal hayata katılmasına ve kendi ayakları üzerinde durmasına böyle destek olmalı. 
     

  • Eğitim… AKP iktidarı Ukrayna’ya sattığı silahlarla, uzay programlarıyla övünmeyi pek seviyor. Ama salgın döneminde, ilköğretimde bile eğitimin sürmesini sağlayamadılar. Bu sürede binlerce kız çocuğu okuldan kalıcı olarak koptu, çocuk yaşta evlendirildi. Biz diyoruz ki, 18 yaşına kadar örgün eğitim zorunlu olmalı, her kız çocuğunun eğitim hakkı ailesi ne derse desin garanti altına alınmalı. 18 yaş altı istisnasız her türlü evlilikler yasaklanmalı! 
     

İşte bunlar bizim yaşamak istediğimiz ülkenin kararlarının yalnızca bir kısmı sevgili arkadaşlar! Biz İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararının alındığı bir ülkede değil, bu saydığımız kararların uygulandığı bir ülkede yaşamak istiyoruz. 

 

Aylardır salgını kendi çıkarına kullananların, sağlık emekçileri hazır olduğu halde tüm toplumu yaygın ve hızlı bir şekilde aşılayamayanların hazinedeki milyonları halk yerine sermayeye akıttıkları bir gerçek! Açlık ve yoksulluk tehdidine, ve milyonların ölüm riskine karşı, tüm toplumun aşılanması böylesine kritik iken, işlerine geldiğinde ulusal çıkarlardan bahsedenlerin bu süreçte gözettikleri tek çıkar, dünyadaki ilaç ve aşı tekellerinin çıkarlarıdır! Nasıl üretileceği uzunca bir zamandır bilinen aşının, patent bahanesiyle milyonların hayatı pahasına hâlâ yaygın üretilmemesinin başka bir açıklaması olamaz! Başta tekeller olmak üzere siyasetçisinden bilim insanına aşıda patenti savunan herkes insanlık suçu işlemektedir. Böylesine büyük bir insanlık suçuna ortak olanlardan, kadınların bu kararlarını uygulamalarını elbette beklemiyoruz! 

 

Şundan eminiz: Kendileri lebaleb kongreler yaparken, emekçilerin 1 Mayıs'larını, çocukların 23 Nisanı’nı yasaklayanlar, bizim kararlarımızın altına imza atamazlar. Emekçiler yoksullukla boğuşurken, salgını fırsata çevirmekten söz edenler bizim kararlarımızı alamazlar. İşyerlerinde emekçileri KOD-29 ile fişlerken, patronlara krediler akıtanlar, sırf enerji şirketlerini zengin etmek için elektrik faturalarını şişirenler bu kararları akıl bile edemezler.  Ama bu kararları bizler, emekçi kadınlar ve tüm emekçiler yan yana gelirsek, bir dayanışma içinde örgütlenirsek, hayata geçirebiliriz. 

 

Bugün Kadın Dayanışma Komiteleri olarak buradan yaklaşan 1 Mayıs İşçi bayramını da selamlamak istiyoruz! Dün güvenlik, bugün salgın bahanesiyle yasaklanan 1 Mayıs'lar yasaklara hiçbir zaman sığmadı ve sığmayacaktır! Tıpkı kadınların, emek, bilim ve kadın düşmanı bu karanlığa sığmadıkları gibi! Kadınlar gericiliğe, şiddete, emeklerini çalanlara, eğitim haklarını gasp edenlere, eşitsizlikten nemalananlara karşı mücadelelerini bir dayanışma içinde büyütüyor, Türkiye’nin her yerinde Kadın Dayanışma Komiteleri çoğalıyor. Yedi ay gibi kısa bir sürede sayımız 70’e yaklaştı, Anadolu’nun yirmi farklı ilçesinde, üniversitelerde, üç büyük ilin onlarca semtinde varız. Daha da çoğalacağız, büyüyeceğiz. Bugün buradan ilan ettiğimiz ve tamamını sizlere yazılı olarak da ileteceğimiz kararlar ve çok daha fazlası, elbette bir gün emekçilerin cumhuriyetinde uygulanacak. O gün gelene kadar bizler ne mevcut kazanımlarımızdan geri düşeceğiz, ne de daha fazlasını ve iyisini istemekten vazgeçeceğiz!

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı